"Dünyada ilk aşık insan kadındır. Yarattığına, doğurduğuna aşıktır. Ana rahmine düştüğün ilk andan itibaren sana sevgisini veriyor. O sevgiyle seni 9 ay boyunca karnında taşıyor. Bütün sıkıntılarına rağmen, sevgisiyle seni doğurup büyütüyor. Günün birinde sen bir kadına aşık oluyorsun. Annende bulduğun sevgiyi başka bir kadında arıyorsun. Veren de o, alan da o. İşte bu yüzden kadınlar insandır, biz insanoğluyuz."
Kadın yapısı
gereği duygusaldır. Bu yüzden sevmek ve sevilmek ister. Bu yüzden kadınlar sevgiyi
erkeklere göre daha yoğun yaşarlar. Kadın gerçekten sevdiyse eğer sizin için
aşamayacağı engel yoktur. Bütün engelleri ortadan kaldırarak, en saf ve temiz
duygularıyla size kalbini sonuna kadar açar. Kadının size olan sevgisi, kendi
değerinizin farkına varmanızı, aşkla, sevgiyle atan bir kalbiniz olduğunu
anlamanızı varmanızı sağlar. Bir kadına aşıksanız eğer hayata daha mutlu, daha
hayat dolu, daha umutlu gözlerle bakarsınız. Dinlediğiniz şarkı daha anlamlı, yürüdüğünüz
yollar daha bir güzel görünür gözünüze. Sebepsiz bir mutluluk kaplar içinizi. Bu
mutluluk etrafınızı da olumlu etkiler. Yanınızda kim varsa mutluluğunuzu
onlarla paylaşır, onları da mutlu edersiniz. Kadının sizi sevmesiyle olur bütün
bunlar. Kadın size sevgisini vererek hem kendi mutlu oluyor, hem sizin mutlu
olmanızı hem de etrafınızdakilerin mutlu olmasını sağlıyor. Yalnızca birisini
değil herkesi mutlu etmeye sebep olmak çok güzel ve çok özel bir şey.
Bir kadın sizi
gerçekten seviyorsa yaşınızın, kilonuzun, boyunuzun, fiziksel görünüşünüzün hiçbir
önemi yoktur. Çünkü sizi gönülden sevdiyse baktığı tek yer kalbinizdir.
Birçok alanda
olduğu gibi Türk edebiyatında da şiirlerin büyük çoğunluğu kadınlar için
yazılmıştır. Osmanlı dönemine baktığımızda devleti yöneten padişahların hemen
hepsinin hanımını yürekten seven iyi bir eş olduğunu görürüz. Çağ açıp çağ
kapatan Fatih Sultan Mehmed eşini gönülden sevmeseydi "Avni"
mahlasıyla, Kanuni Sultan Süleyman "Muhibbi" mahlasıyla şiirler yazabilir
miydi?
Zeki Müren bir
kadının aşkını yüreğinin en derinlerinde hissetmeseydi "Sanat Güneşi"
olabilir miydi?
Bir çift ahu
göze vurulmasaydı Neşet Ertaş, "Ahu Gözlerini Sevdiğim Dilber"
türküsünü yakabilir miydi?
Bir kadına en
güzel rüyalarını süsleyecek kadar aşık olmasaydı Cemal Safi, "Seni görmem
imkansız rüyalarım olmasa" dizelerini nasıl yazabilirdi?
Gönülden
bağlı olmasaydı Neşet Ertaş Leyla'sına;
"Bülbül
gibi hasret ettin gülüne,
Neden attın
beni gurbet eline,
Bağlı yar
canımı, zülfün teline,
Garibin
kapına kuldur ey güzel" dizeleriyle sevdiğine ne kadar bağlı olduğunu yazabilir
miydi?
Kadının
sevgisini kazanmanın ne kadar değerli olduğunu bilmeseydi Neşet Ertaş, "Gece
olduğu zaman seni özleyecek bir kadının sevgisini kazandıysan dünyaları
kazanmışsındır oğul" diyebilir miydi?
Bir kadının kalbinin,
güzelliğinden daha değerli olduğunun yıllar önce farkına varmasaydı Tolstoy,
"Bir kadını sırf güzelliği için sevmek mümkün mü? Bu bir heykeli sevmek
gibi bir şey olmaz mı?" tespitinde bulunabilir miydi?
Mona Roza'ya
aşık olmasaydı Sezai Karakoç, ona yazdığı mektubunu şöyle bitirir miydi: "Beni
çıkardığında anlamın bozulmuyorsa bundan böyle ayrı yazılalım Mona Roza."
Sevdiğinin
her halini başına tac etmeseydi Şems-i Tebrizi, "Sen ol da, ister yar ol
ister yara; lütfun da başım üstüne kahrın da" sözlerini nasıl
söyleyebilirdi?
Ferhat'a
dağları deldiren, Mecnun'a çölleri aştıran, aşkından şiirler yazdıran, hasretinden
türküler yaktıran bir kadının sevgisi değil mi?
Sevin
kadınları ve onların sevgisine inanın, sizi gönülden seven bir kadına siz de
gönlünüzü açın...
Yorumlar
Yorum Gönder